ÖNCE İŞ GÜVENLİĞİ VE SAĞLIĞI..!

Ülkemizde madencilik denilince çoğumuzun aklına ilk gelen hala yaşanan maden kazaları, meslek hastalıkları ve çevre sorunları oluyor. Bu olumsuz algının değişmesi ve madenlerin güvenli ve modern yöntemlerle işletilmesi için mevzuatlarda yapılan değişiklikler sonucu yaşanan sektörel gelişimi, Doğu Biga Madencilikten ISG ve Çevre Müdürü Tarkan Yazıcı kamuoyu ile paylaştı…

ÖNCE İŞ GÜVENLİĞİ VE SAĞLIĞI..!
Yayınlama: 04.12.2017
3.170
A+
A-

Ülkemizde madencilik denilince çoğumuzun aklına ilk gelen hala yaşanan maden kazaları, meslek hastalıkları ve çevre sorunları oluyor. Bu olumsuz algının değişmesi ve madenlerin güvenli ve modern yöntemlerle işletilmesi için mevzuatlarda yapılan değişiklikler sonucu yaşanan sektörel gelişimi, Doğu Biga Madencilikten ISG ve Çevre Müdürü Tarkan Yazıcı kamuoyu ile paylaştı…

 

4 Aralık Dünya Madenciler Günü dolayısıyla önemli açıklamalarda bulunan Doğu Biga Madencilikten ISG ve Çevre Müdürü Tarkan Yazıcı, madencilik sektörünün dünden bugüne yaşadığı değişim ve gelişimin altını çizdi. Yazıcı, ciddi adımlar atılmasına rağmen halen devam eden maden kazalarının sebeplerine de objektif bir şekilde değindi.

Tarık Yazıcı; “Bu özel günde birçok riski göğüsleyerek insanlığın hizmeti için mücadele veren ve bu mücadele sırasında hayatını kaybeden maden şehitlerimizi rahmetle anıyoruz” diyerek başladığı açıklamasında şu bilgilere yer verdi;

 

Ülkemizde madencilik denilince çoğumuzun aklına ilk gelen konunun yaşanan maden kazaları olduğunu biliyoruz. Bu olumsuz algının değişmesi ve madenlerin, iş kazaları ve meslek hastalıklarıyla anılmak yerine, güvenli ve modern yöntemlerle işletilmesi gerekmektedir. Bu konuda farkındalık yaratılmasının önemi ise her vesile ile vurgulanmalıdır.

Madencilik açısından İş Sağlığı ve Güvenliği konusunda son yıllarda meydana gelen değişim ve gelişim göz ardı edilmemelidir. Geldiğimiz noktada bu gelişimin daha da ileriye götürülmesi ve sürdürülebilir hale gelmesi sektörün de sürdürülebilirliği açısından önem arz etmektedir.

 

Değişim ve gelişime geçtiğimiz yıllardaki süreçleri de göz önünde bulundurarak değinmekte fayda var. 2003 yılında yürürlüğe giren 4857 sayılı İş Kanunu ve sonrasında, Avrupa Birliğinin 89/391/EEC sayılı çerçeve direktifine uygun şekilde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmelikleri yayımlanarak çalışma hayatı düzenlenmiştir. Bu tarihe kadar pek çok konuda detaylı ve tarif eden maddeler içeren tüzüklerle sürdürülen mevzuat anlayışı yerini risk yönetimi üzerine inşa edilen yeni bir anlayışa bırakmıştır. İş sağlığı ve iş güvenliği alanında çıkarılan bu yönetmeliklerin Avrupa Birliği direktiflerinden direkt olarak çevrilmesi sebebiyle bazı çevrelerce eleştirilmiş, bu yöntem yerine ülkenin koşullarına uygun, kapsamlı, uyulması gereken kurallar ve teknik iş güvenliği önlemlerini ayrıntılı bir şekilde düzenleyen yönetmeliklerin çıkarılmasının daha doğru olacağı dile getirilmiştir.

 

2012 yılında ise müstakil bir İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu yürürlüğe girmiş ve 6331 sayılı bu kanun 4857 sayılı kanuna bağlı yönetmeliklerin tekrar düzenlenmesine vesile olmuştur.  

Yeni yönetmelikler işyerindeki tehlike kaynaklarının tespit edilmesi ve bu tehlikelere ait risklerin değerlendirilmesi üzerine kuruludur. İşverenin bu değerlendirme sonucundaki   temel yükümlülüğü tehlikenin kaynağına dönük toplu koruma önlemlerinin uygulanmasını sağlamaktır. Uzun yıllar boyunca tüzüklerle net olarak tarif edilen önlemlerin ardından nispeten göreceli bir kavram olan risk değerlendirmesinin hem işverenler hem de iş güvenliği uzmanları ve çalışanlar tarafından anlaşılması zaman almıştır. Zira yeni yönetmelikler detaya girmeden genel tarifler vermekte ve işverenin risk değerlendirmesi yapmak ya da yaptırmakla yükümlü olduğu hükmünü getirmektedir.

 

Somut bir örnek vermek gerekirse; Maden ve Taş Ocakları İşletmelerinde ve Tünel Yapımında Alınacak İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Önlemlerine İlişkin Tüzüğün 11. Maddesi “Kuyu merdivenlerinin basamak aralıkları 30 cm den, eğimleri 80 dereceden, dinlenme sahanlıkları arası 10 m den çok olmayacaktır. Merdivenlerin başları, sahanlık ve rösetlerden en az bir metre yukarıya kadar yükseltilecek veya tutamaklar yapılacaktır.” şeklinde tarif ederken 2013 yılında yürürlüğe giren Maden İşyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği’nin 8.2. fıkrası “Merdivenler, yükleme platformu ve rampaları dahil bütün ulaşım yolları, yayalar veya araçlar için kolay, güvenli ve uygun geçişi sağlayacak, uygun eğimde ve yakınındaki çalışanları tehlikeye düşürmeyecek şekilde hesaplanır, boyutlandırılır ve yapılır.” şeklindedir.  

 

Yukarıdaki somut örnekte de görüleceği gibi mevzuat artık işverenin alacağı önlemleri somut bir şekilde rakamlarla tarif etmek yerine, maden işletmelerinin güvenlik ve acil durumlar açısından iyi hesaplanması (tasarlanması)’nın ileride karşılaşılabilecek pek çok riski kaynağında bertaraf edebileceği gerçeğini vurgulamaktadır. Hesaplama ve tasarım mühendislerin işi olduğuna göre, yine örnek olarak, düşme riski bulunan noktaların iyi tasarlanıp uygulama aşamasında platform ve korkuluklarla çevrilmesi ya da hareketli kısımları olan makine ve ekipmanlar için uygun muhafazaların tasarlanması ve inşaat sürecinde uygulanması işletme döneminde yaşanabilecek pek çok kazayı önleyecektir.

 

İş Sağlığı ve Güvenliği alanındaki önemli bir değişiklik de İş Güvenliği Uzmanlığı sisteminin çalışma hayatımızda yer bulmasıdır. 2012 tarihli İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik’te çerçevesi belirlenen bu sistem eleştirilebilecek yönleri olmasına rağmen ilerleyen dönemde çok daha etkin bir role kavuşacak ve kazaların önlenmesinde önemli rol oynayacaktır. İş güvenliği uzmanlarının işverene önerilerde bulunan ve destekleyen bir rolü vardır. Hukuki ve sosyal açıdan asli sorumluluk işverendedir. Bu gerçek maalesef hala yeterince anlaşılamamış, iş güvenliği uzmanlarının maden işletmelerindeki kazaları önlemede asli sorumlu olduğu şeklinde bir algı oluşmuştur. Bu algı değişmeden ve işverenler asli sorumluluklarını anlayıp bu sorumlulukların gereğini yerine getirmeden değişimi ve gelişimi devam ettirmemiz mümkün değildir. Bunun yanında iş güvenliği uzmanlarının yetkinliğini ve uzmanlık seviyesini arttırıcı çalışmalar yapılması gerektiği de açıkça görülmektedir. Madencilik gibi kendine has risklerin söz konusu olduğu işlerde iş güvenliği uzmanı olarak çalışanların sektörde belirli seviyede tecrübeye sahip olması uzmanlığın ön koşulu haline getirilebilir.    

 

2013 tarihli Büyük Endüstriyel Kazaların Önlenmesi ve Etkilerinin Azaltılması Hakkında Yönetmelik ise maden işletmelerinde meydana gelebilecek acil durumların daha sistemli bir şekilde ele alınarak incelenmesini ve Acil Eylem Planlarının daha etkin hazırlanmasını sağlama noktasında önemli bir gelişmedir. 2013 tarihli İşyerlerinde Acil Durumlar Hakkında Yönetmelik ile de entegre olan bu yönetmelik, yakın tarihimizde madenci kardeşlerimizin ölümleriyle sonuçlanan büyük kazaların önlenmesi ve etkilerinin azaltılması konusunda önemli yol almamızı sağlayacak niteliktedir.   

 

3213 sayılı Maden Kanunu ve bağlı yönetmeliklerle önceleri Fenni Nezaretçi, daha sonra Teknik Nezaretçi ve son olarak da Daimi Nezaretçi olarak adlandırılan ve işletmelerde daimi olarak istihdam edilmesi gereken Maden Mühendisleri de iş sağlığı ve güvenliği yönünden önemli bir görevi yerine getirmektedirler. İş Güvenliği Uzmanları ve Daimi Nezaretçilerin işbirliği hem mühendislik ve uygulama aşamasındaki risklerin tespitini mümkün hale getirmekte hem de işveren tarafından alınması gerekli önlemlerin takibinin daha etkin bir şekilde yapılmasını sağlamaktadır.

 

Bilindiği gibi Maden Kanununun 31. Maddesinde işletme tekniği, büyüklüğü ve yapısal durumu göz önüne alınarak diğer meslek disiplinlerinden mühendis istihdam edilmesi zorunluluğu belirtilmiştir. İşletmelerde görev alan elektrik, makine, inşaat, harita ve jeoloji mühendisleri de iş sağlığı ve güvenliği yönetiminde etkin rol oynamak zorundadır. Her biri kendi alanında uzmanlaşmış mühendislerin kendi çalışma sahalarındaki riskleri iş güvenliği uzmanlarından ve daimi nezaretçilerden daha iyi tespit edeceği aşikardır. Bu durumda belirtilen mühendislik disiplinlerinin de İSG mevzuatı ve uygulamalarına ilgi göstermesi, iş sağlığı ve güvenliğinin asli işlerinin ayrılmaz bir parçası olduğunu kabul etmesi ve bu konuda son derece duyarlı olması gerekmektedir.

 

Peki yukarıda belirtilen ve mevzuat açısından yapılan bunca değişikliğe rağmen neden madenlerde ciddi iş kazaları yaşamaya devam ediyoruz?

Bu sorunun cevabını uygulamada aramakta fayda var. Birkaç ana başlıkta uygulamada gördüğüm aksaklıklara değinmek istiyorum.

 

İşveren vekillerinin tamamı (her kademedeki nezaretçiler) birer iş güvenliği denetçisi olmalı ve maden işletmeleri kendi içerisinde sıklıkla denetlenmelidir. Devletin yaptığı denetimler bir yana Kanada, Amerika ve Avustralya gibi madenciliğin güvenli yapıldığı ülkelerde şirket yöneticileri (işveren vekilleri) kendi işletmelerini denetlemekle kalmaz, belli aralıklarla bağımsız firmaların da kendilerini denetlemesini sağlarlar. Bu denetimlerin sonuçları ciddiye alınır ve düzeltici önlemler titizlikle takip edilir.

 

İş Sağlığı ve Güvenliğini işin yürütümü açısından gereksiz masraf, külfet ve problem olarak gören zihniyetlerin değişmesi gerekir. Gelişen dünyadaki genel kabul güvenli işletmelerin daha üretken ve verimli olduğu şeklindedir.

 

İş Güvenliği uzmanlarının işlerini bağımsız şekilde yapabilecek yetkinlikte olması sağlanmalıdır. Bu konuda yine en büyük görev işveren ve temsilcilerindedir. İş Güvenliği uzmanları önemsenmeli, teşvik edilmeli ve rehberlik yapmaları konusunda desteklenmelidir.

 

Bütün çalışanların katılımı sağlanmalıdır. En alt kademedeki çalışanlardan en üst seviyeye kadar herkesin görüşleri dikkate alınmalı ve çalışanlar katılım konusunda teşvik edilmelidir.

 

Risk değerlendirmesi mevzuatta tarif edildiği şekilde doğru katılımcılarla yapılmalı ve bu sürece gereken zaman ayrılmalıdır. Risk değerlendirmesine harcanan zamanın sonucu güvenli, huzurlu ve daha verimli bir çalışma ortamıdır.

 

İnsan ve çevre her zaman öncelikli olmalıdır. Yapılacak hiçbir iş ya da üretim insan hayatından daha önemli değildir. Bu mantığa sahip işletmelerin sayısı arttıkça kazalar azalacak ve madencilik, iş sağlığı ve güvenliği kültürü yüksek bir sektör haline gelecektir.

 

İş sağlığı ve güvenliği eğitimleri mevzuatta belirtilen sayıları tamamlamak için formalite gereği değil, anlam ve değer katacak şekilde yürütülmelidir. Gerektiğinde danışman firmalardan destek alınarak çalışanlar mesleki açıdan ve iş sağlığı ve güvenliği yönünden donanımlı hale getirilmelidir.

 

İş sağlığı ve güvenliği üst yönetimden başlayarak alt kademeye doğru yayılması ve gelişmesi gereken bir süreçtir. Önce işveren, sonra vekilleri ardından da her kademedeki çalışanların aynı hedeflerde birleşmesi ve ilerlemesi gerekir. Proaktif yaklaşım esas alınmalı, problemleri meydana gelmeden önce tespit edecek dinamikler hayata geçirilmelidir.   

 

Özetle; iş sağlığı ve güvenliği kültürünün gelişmesi tüm paydaşların çaba göstermesi ve aynı hedeflere doğru ilerlemesi ile mümkün olacaktır. Yaşadığımız kazalardan ders çıkarılması ve tekrarlanmaması temennisiyle, ekmeğini alın teriyle toprağın altından çıkaran ve hayatımıza değer katan madencilerimizin 4 Aralık Dünya Madenciler Gününü kutluyor, devletimizin ulusal İSG Politika belgesinde belirtilen ‘önleme ve koruma’ yaklaşımının esas alındığı güvenli ve kazasız bir gelecek diliyorum. 

Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.

betnis giriş
betnis
yakabet giriş