Atatürk Çanakkale’dir
Türkiye Cumhuriyeti’nin önsözüdür Çanakkale. Mehmetçiğin kahramanlık destanları yazdığı 7 düvele meydan okuduğu yerdir Çanakkale. Atatürk’ün Selanik’ten sonra ikinci doğum yeridir Çanakkale.
Atatürk Çanakkale’dir
Türkiye Cumhuriyeti’nin önsözüdür Çanakkale. Mehmetçiğin kahramanlık destanları yazdığı 7 düvele meydan okuduğu yerdir Çanakkale. Atatürk’ün Selanik’ten sonra ikinci doğum yeridir Çanakkale.
Atatürk’ün Çanakkale’ye ilk gelişi, Kurtuluş Savaşından öncedir. 20 Ocak 1915’te, Tekirdağ Bölgesi’nde yeni kurulmakta olan 19. Tümen Komutanlığı’na tayin edilen Atatürk, kısa sürede bu tümeni kurmuş, 25 Şubat 1915’te, savaşlara katılmak üzere Eceabat’a gelmiştir
Atatürk’ün o tarihte Eceabat ilçesinde Albay Halil Salih Bey ile bir binayı mıntıka komutanlığı ve 19. tümen komutanlığı karargahı olarak kullanmışlardır. Bu bina Eceabat Kaymakamlığı tarafından Kültür Evi olarak düzenlenmiştir. Atatürk’ün kullandığı oda ise 2007 tarihide ‘Yarbay Mustafa Kemal Çalışma Odası’ olarak düzenlenmiş ve ziyarete açılmıştır.
19 Nisan 1915’te Anafartalar -Turşun bölgesinde yapılan tatbikat için hareket eden 19. Tümen Karargahı tatbikat dönüşü Bigalı Köyünün kuzeydoğusundaki Değirmenlik Mevkiinde yeni karargahını kurmuştur. Bu tarihten 25 Nisan 1915 tarihine kadar Yarbay Mustafa Kemal 19. Tümen karargahı ile Bigalı köyünde kalmıştır.
Bigalı Köyünde Atatürk bir hafta süreyle muhtarın evinde konaklamıştır. Bugün müze olarak kullanılan bu evde Atatürk’ün günlerce en uzun gecelerin geçirdiğini, petrol lambalarını sabahlara dek yandığını herkes biliyordu. O gün kullanılan eşyalardan tek bir masa kalmıştı. Atatürk bu masaya dirseklerini dayayarak, kim bilir kaç gece düşünmüş, haritaları işaretlemişti.
Atatürk Bigalı köyünde bir hafta konakladıktan sonra savaş başlamış, Atatürk Conkbayırı ve Arıburnu’nda üstün düşman kuvvetlerine karşı, taarruz ve savunma savaşları yaparak, kahramanlığı, cesareti ve kazandığı zaferlerle bütün dünyanın dikkatlerini üzerine toplamış, 1 Haziran 1915’te albaylığa yükseltilmiştir.
25 Nisan 1915 sabahı düşman çıkarma harekatı gemi toplarının seslerinden anlaşılmış 77 alaydan telefonla durum 19. Tümen Komutanlığına bildirilmiştir. Bunu takiben 9. Tümen komutanlığından saat 05.30’da yazılmış rapor saat 06.30’da 19. Tümen Komutanı Kurmay Yarbay Mustafa Kemal”in eline geçmiştir. Bu raporda Halil Sami Bey düşmanın Arıburnu bölgesine çıkarma yapmaya başladığını Kabatepe bölgesindeki sırtları etkisi altına alabileceği bunu önlemek için Maltepe’deki birlikten bur taburun Arıburnu istikametinde acele olarak sevkini rica etmiştir. Aynı dakikalarda kurmay Yarbay Mustafa Kemal 3. Kolordu Komutanı Esat Paşa ile telefonla görüşmüş, kolordu komutanı durum hakkında henüz aydınlatıcı bir bilgiye sahip olmadığını bildirmiştir. O sırada 5. Ordu Komutanı Liman Von Sanders’da asıl taarruzun Saros’tan yapılacağını değerlendirerek bu bölgeden düşmanın hareketlerini izliyordu.
Artık çıkarma kesindi. Düşmanın kıyalara tutunmasına fırsat vermemek gerektiğini değerlendiren Mustafa Kemal’e göre 19. Tümenin hareketi için Gelibolu’dan emir beklemek, içerisinde bulunan kritik durumla uygun düşmüyordu. Mustafa Kemal kendi inisiyatifi ile sorumluluğu üstlenerek ordu ihtiyatı olan tümenin bir alayını ve bir dağ bataryasını Kocaçimen Tepe üzerinden Arıburnu istikametine sevk etmeyi ve tümenin büyük kısmını Bigalı’da her an harekete hazır bulundurmayı değerlendirerek birliklere gönderilmek ve bir örneği 9. Tümene verilmek üzere 6 maddelik emri not ettirmiştir.
– Düşmanın Arıburnu civarındaki çıkarma girişimi diğer noktalardaki çıkarma girişimlerinden daha ciddidir
– 57. alay dağ bataryası, bir sıhhiye müfrezesi Kocadere batısındaki sırtlara hareket edecektir.
– Tümenin büyük kısmı ordugahlarında her an harekete hazır bulanacaklardır.
– Ben bizzat düşmana hareket eden müfreze ile beraber bulunacağım. İcap ederse büyük kısma emir vereceğim.
– Tümen karargahında bulunan kurmay başkanı ile irtibatta bulununuz.
– Karargah Bigalı köyünün doğusundaki sırtta ve değirmenin yakındadır.
Kurmay Başkanı Mustafa Kemal başta olmak üzere 57. alay ve bir dağ topçu bataryası Bigalı Deresi boyunca uzanan yoldan yürüyüşe geçti. Düşmandan önce Koca Çimentepe’nin güneyine vardıktan sonra denizden görülmeyecek şekilde 10 dakikalık bir mola verildi. Mustafa kemal ve birkaç kişilik mahiyetinin önce atlı, sonra yaya olarak biraz ilerlemesiyle 9. Tümen 27. alayın kıyı savunmasında görevlendirilen tabur erlerinin Conkbayırana doğru çekildikleri görüldü. Cephaneleri bitmiş ve üstün düşman karşısında sarsılmışlardı.
Mustafa kemal o olayı şöyle anlatır
Niçin kaçıyorsunuz?” dedim
“Efendim düsman” dediler
“Nerede?”
“İşte, diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler.
Filhakika düşmanın bir avcı hattı 261 rakımlı tepeye yaklaşmış ve kemali serbestiyetle ileri doğru yürüyordu.” diye ekler. Askerlere
“Dumandan kaçılmaz” dedim.
“Cephanemiz kalmadı” dediler
“Cephaneniz yoksa, süngünüz var,” dedim. “Ve bağırarak süngü taktırdım. Yere yatırdım… Kazandığımız an bu andır”
Türk askerleri mevzi alınca, karşı taraf ta mevzi alıp duraklar. Böylece, 57. Alay Öncü Bölüğü’nün Conkbayırı’na yerleşmesi için gereken süre kazanılmış olur. İşte bu an, Çanakkale Savaşları Kara Harekatı’nın kaderini belirleyen önemli anlardan birisidir. Böylesine önemli anda kilit rolü oynayan kişi ise, tartışmasız Mustafa Kemal’dir. Bu husus, Çanakkale Savaşları tarihiyle uğralan Türk ve yabancı bütün uzmanlar tarafından doğrulanıp vurgulanmaktadır.
Daha sonra, Kolordu Komutanı Esat Paşa’nın izniyle, 27. Alay’dan geri kalan birlikleri de emrine alan Tümen Komutanı Mustafa Kemal, karşı saldırıya geçmek üzere 57.Alay’a şu emri verir :
“ Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında, yerimize başka kuvvetler ve komutanlar kaim olabilir.”
Bu çetin savaşlar içinde Mustafa Kemâl’i etkileyen Bomba Sırtı savaşı vardır ki bu büyük Komutanı fazlasıyla etkilemiştir. Kendisi de olayı şöyle anlatmaktadır.
“Biz kişilerin kahramanlık sahneleriyle ilgilenmiyoruz. Yalnız size “Bomba Sırtı olayını anlatmadan geçemeyeceğim. Karşılıklı siperler arasında mesafemiz 8 metre, yani ölüm kesin… Birinci siperdekiler hiç biri kurtulamamacasına hepsi düşüyor; ikincidekiler onların yerine giriyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor, 3 dakika kadar sonra öleceğini biliyor, en ufak bir duraksama bile göstermiyor. Sarsılmak yok! Okuma bilenler ellerinde Kuran-ı Kerim, cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler Kelime-i Şahadet getirerek yürüyorlar. Bu, Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren hayrete ve tebrike değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale Muharebesini kazandıran bu yüksek ruhtur.”
ANAFARTALAR SAVAŞI
6 Ağustos’ta Arıburnu taraflarına büyük yoğunlukla bir topçu ateşi başladı. Bu atışlar 19.Tümen üzerine öğleden sonra Merkeztepe’de yoğunluğunu arttırdı. Bu arada düşman Kanlısırt’a başarılı bir taarruz yaptı.
7 Ağustos sabah saatlerinde düşman Kabak sırta doğru taarruza geçti. Anzak ordusu 13.İngiliz Tümeniyle kıyı koyundan ilerlemeye başladı. Düşman amacı Kocaçimen tepesini almaktı. 14.Alayın bir taburunu yendiler. Düşman ayrıca 19.Tümen’in kuzeyinden Ağıldere’den ilerliyordu. Mustafa Kemâl buna önlem almak için bir istihkam bölüğünü Şahinsırt’a gönderdi. İngilizler kılavuz noksanlığından dolayı, yanlış doğrultuda ilerleyince Mustafa Kemâl’in gönderdiği kuvvetlerin ateşleri ile karşılaştılar.
Ağustos’un 7’sinde Miralay Fevzi’nin kolordusundan başka Conkbayırı’ndaki savaşları da idare edeceği üzerine onay çıktı. Daha sonra Albay Ahmet Fevzi beyin tümen komutanlarından edindiği birliklerin yorgunluğu sebebiyle taarruzun 9 Ağustos’a bırakılması kanaatine uyması, bunu ordu komutanına bildirmesiyle Anafartalar Grup Komutanlığından alınmıştır. 9 Ağustos’ta Albay Mustafa Kemâl Anafartalar Grup Komutanı olmuştur.
Mustafa Kemâl karargâhını Gümbürdek boylarında kurmuştu. 12.Tümen’de Mestantepe’ye 7.tümende İngilizlerin Kocaçimen grubunun sol kanadına taarruz etti. Savaşın akışı şöyle gelişmekteydi.
12.Tümene bağlı birlikler ilerliyor, topçumuz ateş ediyordu. 35.Alayımız 32.İngiliz Tugayını Tekketepe Sırtlarında bozguna uğrattı. Saat beş civarlarında başlayan savaşlarda düşmanın 8 taburu dağıtılmıştı. İstihbarat birimlerince verilen bilgilere göre düşmanın 10. Ve 11.Tümenlerinin karada olduğu idi.
8 Ağustos Anzak karargâhında yapılan toplantıda 9 Ağustos günü Anafartalar’da bulunan 9.Kolorduya taarruza karar verildi. Saat üçte kara ve deniz topçuları ateşe başlayacak, saat beşte de taarruz yapılacaktı. Taarruzda beklenen değişiklik olmadı. Hamilton’da Mondros limanındaki karargâhından gelerek Suslaya geldiyse de hiçbir şey yapamadı.
Ağustos’un 27’sinde akşamüstü saatlerinde düşman topçusu Kayacıklığı’ndaki siperlerimizi ateş altına aldılar. Durumdan haber alan Mustafa Kemâl 7.Tümene emir verdi. Bunun yanında bu grubun yedeği olan 6.Tümene de emir vermiştir. Çünkü düşman siperlerimize girmiştir.
Bu arada Mustafa Kemâl’in bu cepheyle ilgili bir anısını şöyle anlatmıştır:
“O Kahramanlar başlarında fedakâr subayları olduğu halde durdurulması mümkün olmayan atışlarıyla düşman hattını sonuna kadar boğdular. Bundan başka önlerine rastlayan, yardıma gelen bütün düşman birliklerini darmadağın ettiler. Hatta bizim bazı askerlerimiz boş buldukları yönlerden denize kadar gitmişlerdir. Bence istenilen maksat elde edilmiştir.”
15 Ağustos’ta Kireçtepe’den üstün kuvvetlerle saldırıya geçen düşman ordusu savaşın ilk safhalarında başarılar elde etmişlerdir. Ama bu esnada kendilerine karşı mücadeleye girişen Gelibolu’daki Jandarma Alayı bunları durdurmaya muvaffak olmuştur. Düşman birlikleri ummadıkları bir şekilde mıhlanıp kalmışlardır.
İngiliz savaş kabinesinin, umut bağladığı bu güzel plân, kesin bir sonuç getirememiş, o önce kuşatma sonra çıkarmayla devam eden mücadele Türk kuvvetlerin İngilizleri dehşete düşürecek şekilde mücadele etmesiyle tekrar mevzi savaşlarına dönmüştür.
İki tarafında yorgunluğu sebebiyle önemli bir taarruz hareketi görülmüyordu. Siper mesafeleri 10 metreye kadar düşmüştü. Artık cephede, el bombası ve yer altından tünel açarak dinamitle karşı taraf siperlerini havaya uçurmaya çalışıyorlardı. Bununla birlikte bazı zamanlarda düşman ordusu mevzilerimizi kara ve denizden ateş altına alıyordu.
Çanakkale Savaşlarında en önemli silahlarımız “Mavzer” ve “Süngü” idi.
8.5 ay süren Çanakkale kara savaşı, daracık toprak parçası üzerinde, zor koşullarda devam etmiş ve bundan dolayı çok can almıştır. Türk tarafının çok can kaybetmesinin sebebi de düşman donanmasının bombardımanıdır.
Çanakkale Savaşlarında bu üzücü olayların ateşinde bir Mustafa Kemâl mucizesi bulunmaktadır. Tümen komutanı olarak girdiği savaşta ileriki zamanlarda Gelibolu’nun kara savunmasından sorumlu idi. Gelibolu’da hayatlarını feda eden düşman askerleri için söylediği sözler çok anlamlıdır.
“Bu memleketin toprakları, üstünde kanları döken kahramanlar, burada bir dost vatanının toprağındasınız, huzur ve suskunluk içinde uyuyunuz sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar, göz yaşlarınızı dindiriniz, evlatlarınız bizim bağrımızdadır, huzur içindedirler, huzur içinde uyuyacaklardır. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.”
Bu sözler Gelibolu tarihi Milli Parkı Anzak koyu ile Avustralya’da 1986 yılında açılışı yapılan temsili Anzak Koyu’na dikilen anıtlarda yazılıdır.
Mustafa Kemâl, iradesi, mantıklı karar vermesi ve kararlarında isabetliğiyle, Çanakkale Savaşlarında çok iyi bir Komutan olduğunu göstermiş ve bu denemesi Kurtuluş Savaşı’nda tecrübe sahibi olmasını saptamıştır.
Cumhuriyet sonrası
Atatürk’ün Cumhuriyetin ilanından sonra, Cumhurbaşkanı olarak Çanakkale’ye gelişleri, 1 Eylül 1928 tarihine rastlar.
Sonraki Gelişler:
Atatürk, Çanakkale’ye 14 Temmuz 1933 Cuma günü bir daha gelmişti. Vali, Belediye Başkanı ve Çanakkale ileri gelenleri ile bir süre görüştükten sonra, o akşam Yalova’ya hareket etti. Atatürk, 14 Nisan 1934 günü saat 19.00’da Çanakkale’ye tekrar geldi.
Son olarak da Atatürk, İran Şahı Rıza Pehlevi ile birlikte yurt gezisine çıkmışlardı. 25 Haziran 1934 sabahı otomobillerle Biga üzerinden Çanakkale’ye hareket ettiler. Saat 15.50’de Çanakkale’ye giriyorlardı. Karşılama töreni çok parlaktı. Atatürk, burada Rıza şah Pehlevi’ye Çanakkale Savaşları konusunda bilgi verdi. Saat 19.15’te iskeleye yanaşan Gül Cemal Vapuru, Atatürk’ü ve konukları İstanbul’a götürdü.
Büyük matemin 78. yılı dönümünde atamızı bir kez daha minnet ve şükranla anıyoruz.