İYİ HİSSET

İYİ HİSSET
Yayınlama: 18.04.2023
Düzenleme: 18.04.2023
395
A+
A-

 

İyi hissetmek nedir? Kötü hissetmek nedir? Nasıl yaparız da iyi hissederiz? İyiliğin, kötülüğün herkes tarafından kabul gören bir tanımı olmadığı gibi, iyi hissettirecek şeyler, kötü hissettirecek şeyler diye listeler de yapamayız. Her eylemin, her insan üzerindeki sonucu aynı değildir. Önemli olan kendi benliğimizi iyi hissettirecek şeyleri bulabilmek ve bunları hayatımızda tutabilmek. Bunun için de kendimizi çok iyi tanımamız gerektiğini unutmayalım.

Hayatta birçok sorunla karşılaşabiliriz. Özgüvensizlik, empati yoksunluğu, hiçbir şey yapmama isteği, suçluluk duygusu, onay beklemeler, mükemmelliyetçilik, umutsuzluk… Mesela bende de birazcık var olan “mükemmeliyetçilik” denen şey insanı tam anlamıyla yoruyor. Önceleri her şeyde en ufak bir kusur gördüğümde ondan soğumaya başlayabilirdim. Bir hata gördükten sonra bir türlü eskisi gibi hissedemiyordum. Ama durup baktığımda bunun hem kendime, hem de sevdiklerime eziyet olduğunu fark ettim. Dünyada kusursuz olan tek bir şey bile yokken, benim kendimden ve her şeyden mükemmellik beklemem sadece haksızlıktı. Bu konuda artık daha toleranslı birine dönüşmek beni iyi h,issettirdi.

Empati yapmak çok tanıdık olduğumuz bir kavram. Ama bir kavramı tanımlamanın ve açıklamanın tek başına hiçbir faydası yok. İyi bir özelliği kazanabilmenin en iyi yolu, kişinin bu davranışın gerçek hayattaki örneklerini görmesidir. Belki de çevremizde bunları göremedik ve dolayısıyla içselleştiremedik. Yine de hiçbir şey için geç değil. İnsanların sizi küplere bindiren hareketlerinin arkasındaki gerçek sebepleri fark etmek bizi iyi hissettirir.

Düşünce, duygu ve davranış bir bütünü temsil eder ve birbirini etkiler. Hepimizin duygu ve davranışları yaşadığımız olayları nasıl yorumladığımızla ilişkilidir. Yaşanılan olayların etkileri ve ona yüklenilen anlam kişiye özeldir. Olumsuz duygular fiziksel ve düşünsel olarak olumsuz etki yaratır. Moralimiz bozuk olduğunda ya da kendimizi iyi hissetmediğimiz zamanlarda çok çabuk yorulur ve güçsüz hissederiz. Enerjimiz azalır ve sorunlara çözüm üretmekte zorlanırız Karşılaştığımız sorunları bütün olarak değerlendirmek yerine, olumsuz tarafına yoğunlaşarak çözüm üretmeye çalışmak bizi iyice düşürür. Yaşadığımız durumları daha abartılı, gerçekten uzak, fazla kişiselleştiren ya da genelleştiren düşünce hatalarına düşebiliriz. İşte bu bilişsel çarpıtmalar, düşüncedeki sistematik hatalardır. Gerçeği yanlış algılamamıza neden olan düşüncelerdir. Ya hep ya hiç tarzı düşünce şekli, tahmini zihin okuma, mantık yürütme, felaketleştirme, aşırı genelleme, etiketleme, kişiselleştirme ve “meli / malı “ düşünce şekli en yaygın bilişsel çarpıtmalardır. Bunların sürekli devam etmesi durumunda sosyal hayat, iş yaşamı ve özel hayatta stres ve problemler meydana gelir.

Hayat bize verilmiş muhteşem bir hediye. İçine istemsizce doğduğumuz yaşamın tadına bakmalı ve keyfini çıkarmalıyız. İyi hissetmek için, kötü hissettiren yanılgılardan uzaklaşmalıyız. Çocuklar enerjimizi olduğu gibi alıyorlar. Biz gerginsek, onlar da gergin oluyorlar, biz mutsuzsak onlar da huzursuzlanıyorlar, biz iyi hissediyorsak ve mutluysak onlar da aynı şekilde mutlu oluyorlar… Her duyguyu elbette ki yaşıyoruz, yaşayacağız ve yaşamalıyız da… Önemli olan duygularımızın farkına varıp onlarla baş edebilmek… Bir duygunun içinde kısılıp kalmamak…

İki tane bayram bekliyor bizi… 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ve de tatlı mı tatlı şeker bayramı… Çocukların en güzel duygularla uyandıkları günler…

Mustafa Kemal Atatürk: “Çocuklar geleceğimizin güvencesi, yaşama sevincimizdir. Bugünün çocuğunu, yarının büyüğü olarak yetiştirmek hepimizin insanlık görevidir.” sözüyle bir milletin temel taşının çocuklar olduğunu vurgulamıştır ve 23 Nisan’ı, tüm dünya çocuklarına bayram olarak hediye etmiştir. Çocuklarımız geleceğimizdir. Yukarıda bahsettiğim iyi hissetme durumu, çocukluktan itibaren süregelmelidir. Duygusal farkındalık kazandırılmış çocuk, davranışlarını seçebilir. Korkusunu, üzüntüsünü, hayal kırıklığını fark edebilir. En önemlisi de bunları muhatapları karşısında ifade edebilir. Ne istediğini bilir. Yaptığı eylemlerde başrol kendisidir. Toplumumuzda sıkça düşülen “başkaları ne der” tuzağına düşmez. Kendi ihtiyaçlarına göre davranır, toplumun beklentisine göre değil. Böyle yetiştirilen çocuklar büyüdüklerinde özgüven sahibi, iç huzuru olan, kendi duygularının sorumluluğunu alabilen, bütünlük içinde “iyi hisseden” mutlu bir yetişkin olurlar. Her ailenin çocuğuna bırakabileceği en büyük mirasın “duygusal farkındalık kazandırmak” olduğunu belirtmek tam da bu noktada çok da anlamlı olur.

Ve bayramlar en çok çocuklar içindir. Çünkü en çok çocuklar sever bayramları ve bayram da en çok çocukları… Hayatta bir çocuğun gülümsemesinden daha büyük bir mutluluk yoktur. Hayat bir çocuk oyunu kadar renkli olsun, yüzümüz hiç solmasın iyilik olsun, sevgi olsun…

Yazımın sonunda benim de çok beğenerek okuduğum ve altını çizerek notlar aldığım Dr. David Burns tarafından yazılan “İyi Hissetmek” kitabını, Ozanser Uğurlu’nun “Dert Etme Her Şeyi Hayatta” kitabını ve Mümin Sekman’ın “Her Şey Seninle Başlar” kitabını tavsiye edebilirim. Ve yine çocuklar için Libby Walden’in “Aklımdaki ve Kalbimdeki Duygular” kitabı, Virginie Limousin in “Duygularım – Oynuyorum ve Kendimiz Tanıyorum” kitabını, Dr. Lauren Rubenstein’in “Duygularıyla Arkadaş Olan Çocuk” kitabını ve Anne Llenas’ın “Renk Canavarı” kitaplarını tavsiye edebilirim.

İyi hissettiğimiz ve iyi hissettirdiğimiz nice bayramlara…

 

Ebru MUTLU ÖZDAMAR

Okul Öncesi Eğitimcisi

Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.

betnis giriş
betnis
yakabet giriş