Nüfuzlu siyasilerin isim ve makamını kullanarak özellikle devlet olanak ve kaynaklarından yararlanmak için kapı kapı dolaşanlardan yana şikayet yağıyor. Cumhurbaşkanının dolandırıcı ve sahtekar dediği bu kişilerin şifresi ise iki kare fotoğraf ve bir selamdan oluşuyor…
Nüfuzlu siyasilerin isim ve makamını kullanarak özellikle devlet olanak ve kaynaklarından yararlanmak için kapı kapı dolaşanlardan yana şikayet yağıyor. Cumhurbaşkanının dolandırıcı ve sahtekar dediği bu kişilerin şifresi ise iki kare fotoğraf ve bir selamdan oluşuyor…
Geçtiğimiz günlerde partisinin grup toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, adını ve unvanını kullanarak menfaat peşinde koşanları sert bir dille uyarmış ve; “Bu en yakınım, babamın oğlu olsa kapıdan geri koyun” diyerek net bir mesaj vermişti.
Ancak bu mesaj Çanakkale’de iyi okunamamış olacak ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ulaşamayanların, AK Parti milletvekillerinin, il, ilçe ve diğer teşkilat başkanlarının isim ve makamlarını kullanarak özellikle bürokrasi ve iş dünyasında kendilerine kapı açmaya devam ettikleri bildiriliyor…
‘Beyefendi’, ‘Cumhurbaşkanımız’ veya ‘Külliye böyle istiyor’ gibi söylemleri bürokratik oligarşinin yeni bir şifresi haline getiren bu kişileri asla affetmeyeceğini söyleyen Cumhurbaşkanı, aslında sadece şahsının ve makamının değil Türkiye’de siyasetin ve bürokrasinin kanayan yarası haline dönüşen soruna parmak basmış oldu.
Çünkü bu şifre Çanakkale’de de ‘Reis’, ‘Usta’, ‘Üstat’, ‘Patron’ ve ‘Başkan’ gibi ifadelerle başta devlet kapısında olmak üzere pek çok yerde anahtar olarak sıkça kullanılıyor. Reisicumhur bu kişileri sahtekar ve dolandırıcı olarak tanımlıyor ama maalesef Çanakkale’de selam getiren işi götürmeye devam ediyor…
Çanakkale’de adı ve makamı en çok kullanılan isim hiç şüphesiz AK Parti Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Bülent Turan. Amaçlarına en kısa ve kolay yoldan ulaşmak için Çanakkale ve Ankara siyasetinin etkin ismi Turan’ın adını kullanmaktan çekinmeyen bu sahtekarların yöntemi de diğer dolandırıcılar ile aynı. Bülent Turan ile yan yana görünmek için tüm programlarını takip edenler, aynı fotoğraf karesine girebilmek için mücadele verenler, samimi bir selfie için peşinde gezenler, baş başa tek bir kare fotoğraf için randevu talep edenler ve hatta bu fırsatı yakalayabilmek için bizzat Ankara’ya gidenler.
Şifre çok basit! Önce sözde samimiyetin göstergesi olarak selam getiriliyor ardından bu samimiyeti belgeleyen fotoğraflar gösteriliyor. Güç gösterisi bitince son aşamada talepler ardı ardına geliyor. Bu talepler birilerinin terfi ve tayini gibi ödüllendirme olabildiği gibi yine birilerinin cezalandırılması şeklinde de olabiliyor. Bazen ise bir işin ihalesi bazen ise ihalesiz bir işin halledilmesine kadar gidebiliyor…
Siyaseti itibarsızlaştıran, bürokratları yıpratan bu menfaat çevreleri, kamuoyunda da büyük rahatsızlık yaratsa da maalesef çözüm bulunamıyor/bulunmuyor. Hatta sessiz kalınarak bizzat körükleniyor.
Çünkü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, defalarca olduğu gibi partisinin grup toplantısında da açıkça; “Eğer ben birisine bir şey söyleyeceksem, bir konuda tavır koyacaksam kimseyi aracı kılmaya ihtiyacım yok, bunu bizzat kendim yaparım. Benim en yakınım da olsa lütfen, bizzat ben bir bakanımı, bir bürokratı aramıyorsam, babamın oğlu olsa kapıdan geri koysun” dese de Çanakkale’de hiçbir siyasinin maalesef bu cümleyi telaffuz etmemesi makam ve sıfatlardan nemalananları cesaretlendiriyor.
Yine aynı şekilde Cumhurbaşkanı Erdoğan; “Adımı kullanarak sizlere kim geliyorsa, lütfen eğer benden bir telefon almıyorsanız bana sorun ve bunu teyit etmiyorsam bu insanları lütfen gönderin” demesine rağmen Çanakkale’de bir telefon açma cesaretinden dahi yoksun olanlar yine maalesef işgal ettikleri makamlarda özellikle devletin imkanlarını bu dolandırıcı ve sahtekarlara teslim ediyorlar…