ZOR BİR YIL GEÇİREN İŞ DÜNYASI 2026’DAN UMUTLU..!

ZOR BİR YIL GEÇİREN İŞ DÜNYASI 2026’DAN UMUTLU..!
Yayınlama: 28.12.2025
Düzenleme: 28.12.2025
357
A+
A-

Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası 2025 yılı Aralık Ayı Olağan Meclis Toplantısı ÇTSO Kongre Fuar Merkezi’nde yapıldı. Yılın son meclis toplantısında 2026 yılı ekonomik gelişmeler açısından değerlendirilerek 2026 yılından beklentiler masaya yatırıldı.

Türkiye ekonomisinin güçlü büyümesini sürdürdüğünü vurgulayan ÇTSO Meclis Başkanı Osman Okyay; “Temkinli para politikası sanayide finansman ve maliyet yönetimini stratejik hale getirdi. Artık dayanıklılık, sanayinin en kritik rekabet unsurlarından biri. Önümüzdeki dönemi daha sağlıklı, daha dengeli ve daha güçlü inşa etmenin rehberi olarak okumak zorundayız. Önemli olan; ortak aklı büyütmek, diyaloğu güçlendirmek ve sanayinin sesini karar alma süreçlerinde daha görünür kılmaktır” dedi…

 

Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası Aralık Ayı Olağan Meclis Toplantısında dikkat çeken değerlendirmelerde bulunan ÇTSO Meclis Başkanı Osman Okyay’ın açıklamalarından şu ana başlıklar öne çıktı;

 

2025, KÜRESEL ÖLÇEKTE BELİRSİZLİKLERİN, ÜLKE İÇİNDE İSE SIKILAŞMANIN BELİRGİN ŞEKİLDE HİSSEDİLDİĞİ BİR YIL OLDU…

 

“Bu yılın son Meclis Toplantısı; Türkiye ekonomisinin, sanayimizin ve iş dünyamızın içinden geçtiği çok boyutlu dönemi birlikte değerlendireceğimiz bir buluşma niteliği taşıyor. 2025, küresel ölçekte belirsizliklerin, ülke içinde ise sıkılaşmanın belirgin şekilde hissedildiği bir yıl oldu. Jeopolitik riskler, küresel büyümede yavaşlama, finansmana erişimdeki zorlaşma ve maliyet baskıları, yıl boyunca iş dünyası olarak gündemimizin ana başlıklarıydı. Türkiye ekonomisi açısından baktığımızda; büyümenin göreceli hız kestiği, iç talebin dengelenmeye çalışıldığı, enflasyonla mücadelenin ana öncelik haline geldiği bir dönemden geçtik. Merkez Bankası’nın kararlı para politikası duruşu, fiyat istikrarını sağlama yönünde önemli bir çerçeve sundu. Bu duruşun, özellikle öngörülebilirlik açısından iş dünyası için kıymetli olduğunu ifade etmek isterim. Ancak şunu da açıkça söylemeliyiz: Sıkı para politikası ve finansal koşulların daralması, sanayi üzerinde ciddi bir baskı oluşturuyor. Nakit akışı yönetimi, yatırım kararları ve ihracat finansmanı her zamankinden daha hassas başlıklar haline gelmiş durumda. Tam da bu noktada, Orta Vadeli Program’ın (OVP) ortaya koyduğu yol haritasını önemsiyoruz. OVP; mali disiplin, enflasyonla mücadele, verimlilik artışı ve yapısal reformlar açısından net bir çerçeve sunuyor. Ancak bu çerçevenin, reel sektörün sahadaki gerçekleriyle daha güçlü şekilde buluşması gerektiğine inanıyoruz.

 

 

YAVAŞLAMA BEKLENTİLERİ BOŞA ÇIKTI: TÜRKİYE EKONOMİSİ GÜÇLÜ BÜYÜMESİNİ SÜRDÜRÜYOR…

 

Türkiye ekonomisinin 2025’te büyüme performansı, yılın ilk ve ikinci çeyreğinde beklenenin üzerinde seyretti. Ekonomimiz ikinci çeyrek dönemde yüzde 4,8 büyüdü. Bu beklentilerin üzerinde bir orandı. Üçüncü çeyrekte de büyüme, yıllık bazda yüzde 3,7 olarak gerçekleşti. İvmede ciddi yavaşlama olacağına dair beklentiler boşa çıktı, büyüme güçlü kalmaya devam etti. Bu büyüme verileri, bir anlamda, düzensiz iç talebe rağmen sanayi üretimindeki dayanıklılığın ve üretim kabiliyetlerimizin sürdüğünün işareti. Diğer yanda yıl boyunca gözler enflasyonun üzerindeydi. Son olarak açıklanan 0,87’lik kasım enflasyonuyla yıllık enflasyon da yüzde 31,07 olarak gerçekleşti. Oysa Orta Vadeli programda 2025 enflasyonu için yüzde 28,5 hedef konmuştu. Mevcut gerçekleşme, hedefle kıyaslandığında yalnızca teknik bir sapmayı değil; fiyat istikrarına giden yolda hala alınması gereken önemli bir mesafe olduğunu ortaya koyuyor.

 

TEMKİNLİ PARA POLİTİKASI SANAYİDE FİNANSMAN VE MALİYET YÖNETİMİNİ STRATEJİK HALE GETİRDİ…

 

OVP’de 2026 yılı için yüzde 16’lık enflasyon hedefi konmuş durumda. Yine büyüme için yüzde 4,5 olan hedef yüzde 3,8’e revize edildi. Bütçe açığının GSYH’ye oranının 2026’da yüzde 3,5 olması öngörülüyor. Bu çerçeve, daha disiplinli bir maliye ve para politikası vizyonunu işaret ediyor. Ancak sahadaki reel sektör dinamikleri, bu hedeflere ulaşma yolculuğunda uygulamadaki koordinasyonun kritik olduğunu açıkça gösteriyor.

Para politikası duruşu temkinli bir yaklaşımla yürütülürken, politika faizleri ve kredi koşulları reel sektör üzerinde belirgin etkiler oluşturuyor. Bu nedenle sanayinin finansmana erişimi ve maliyet yönetimi her zamankinden stratejik önem taşıyor.

 

ARTIK DAYANIKLILIK, SANAYİNİN EN KRİTİK REKABET UNSURLARINDAN BİRİ…

Sanayi, üretim yapan, istihdam yaratan, ihracatla döviz kazandıran ve toplumsal refahın omurgasını oluşturan bir yapı. Dolayısıyla sanayinin nefes alabildiği, yatırımın cesaretlendirildiği, rekabet gücünün korunduğu bir iklim, Ülkemizin ortak menfaatidir. Bugün geldiğimiz noktada şunu net biçimde görüyoruz: Artık büyümenin niteliği, hızından daha önemli. Artık sürdürülebilirlik, yalnızca çevresel değil; finansal ve yapısal bir zorunluluk. Artık dayanıklılık, sanayinin en kritik rekabet unsurlarından biri. 2026’yla birlikte; enflasyonla mücadelede atılan adımların sonuçlarını daha net görmeye başlayacağımız, finansal koşullarda kademeli bir normalleşmenin mümkün olabileceği bir döneme girdiğimizi düşünmek istiyoruz. Bu çerçevede önümüzdeki yıla bakarken, temkinli ama umutlu bir iyimserlik taşımak için nedenlerimiz var. Bu da yatırım iştahının yeniden canlanması için önemli bir zemin oluşturabilir. Ancak şunu da eklemeden geçemeyeceğim. Bu sürecin başarısı; verimliliği artıran yatırımlara, teknoloji ve dijitalleşmeye, nitelikli insan kaynağına ve yeşil dönüşümü merkeze alan sanayi politikalarına bağlı. Tüm bunların başarıyla gerçekleşebilmesi için de temel şart: OVP ile çizilen çerçevenin, reel sektörün sahadaki gerçekleriyle daha güçlü şekilde buluşmasını sağlamak… Sanayimizin yatırım, hammadde ve ihracat finansmanına erişimindeki kolaylaştırıcı adımlar, ekonominin dayanıklılığını artıracaktır.

 

ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMİ DAHA SAĞLIKLI, DAHA DENGELİ VE DAHA GÜÇLÜ İNŞA ETMENİN REHBERİ OLARAK OKUMAK ZORUNDAYIZ…

 

Evet, 2025 zorlu bir yıl oldu; ancak bu zorluklar yol gösterici derslerle de doluydu. Belirsizliklerin arttığı, maliyet baskılarının yüksek seyrettiği bu dönemde; sağlam bilanço yapısının, öngörülebilirliğin ve uzun vadeli bakış açısının ne kadar hayati olduğunu bir kez daha gördük. Kısa vadeli kazanımlar yerine sürdürülebilir büyümeyi önceleyen, verimliliği merkeze alan ve yatırım disiplininden vazgeçmeyen şirketlerin bu süreçte daha dirençli kaldığına hep birlikte tanık olduk. Bugün geldiğimiz noktada, yaşananları yalnızca geride bırakılan bir yılın muhasebesi olarak değil; önümüzdeki dönemi daha sağlıklı, daha dengeli ve daha güçlü inşa etmenin rehberi olarak okumak zorundayız. Enerji maliyetlerinden finansmana erişime, iş gücünden, tedarik zincirlerine kadar her başlık, daha akılcı ve daha dayanıklı bir üretim modeli ihtiyacını açık biçimde gösteriyor. Umut ise tam da burada başlıyor. Türkiye sanayisi, geçmişte çok daha zor dönemlerden güçlenerek çıkmayı başarmış bir hafızaya sahip. Doğru politikalarla desteklenen, öngörülebilirlik ve güven ortamı güçlenen bir iklimde; 2026’nın yeniden yatırım iştahının canlandığı, rekabet gücünün arttığı ve sürdürülebilir büyümenin temellerinin atıldığı bir yıl olacağına inanıyoruz.

 

ÖNEMLİ OLAN; ORTAK AKLI BÜYÜTMEK, DİYALOĞU GÜÇLENDİRMEK VE SANAYİNİN SESİNİ KARAR ALMA SÜREÇLERİNDE DAHA GÖRÜNÜR KILMAKTIR…

 

Her zaman söylediğimiz gibi; zor dönemler, doğru adımlar atıldığında kalıcı kazanımlara dönüşebilir. Önemli olan; ortak aklı büyütmek, diyaloğu güçlendirmek ve sanayinin sesini karar alma süreçlerinde daha görünür kılmaktır. Bu vesile ile sizlerin yeni yılınızı en içten dileklerimle kutluyorum; 2026’nın Ülkemize istikrar ve refah, evlerimize huzur ve bereket, işlerimize hayırlı kazançlar getirmesini diliyorum.”

Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.

betnis giriş
betnis
yakabet giriş