FETH EDİLMEYİ DEĞİL KEŞFEDİLMEYİ BEKLİYOR

Tarihi eserler bakımından oldukça zengin bir geçmişe sahip olan Çanakkale’de beş bin yıllık bir tarihin günümüze ulaşan yapılarını, eserlerini ve harabelerini görmek mümkün.

Bu değerler arasında en görkemlileri olan kaleler içersinde hala ilk günkü ihtişamıyla yükselenler olduğu gibi zamana yenilip yıkılanlar, yıkıntılar arasında unutulup gidenlerde var. Tarihin bütün uygarlıkları için stratejik önem taşıyan Çanakkale’de, 25 kale bulunuyor. Kalelerin çoğunluğu denizden gelebilecek saldırılara karşı gözetleme ve savunma amaçlı olarak boğazın iki yakasına ya da sahile yakın kısımlara inşa edilse de yemyeşil ormanların içinde yüksek tepelerin sarp kayalıklarında da rastlamak mümkün. İşte bizim de yolumuz böyle bir kaleye, Atikhisar Kalesi’ne düştü.

Diğer adı Gavurhisar

Atikhisar kalesi Çanakkale’ye 10 kilometre uzaklıkta Çan yolu üzerinde yüksek ve sarp kayalık bir tepenin üzerinde kurulmuş. Bizans’tan kalma olmansa karşın Osmanlı yapı tekniğini taşıyan gözetleme kuleleri, surlar ve sarnıçlar bulunmakta. Bugün sur ve kulelerin bir kısmı hala ayakta. Fakat unutulmuşluk ve ilgisizlik karşısında zaman çok şeyler alıp götürmüş onun ihtişamından. Halk dilinde buraya Gavurhisar’da denilmekte. Dedik ya kalenin geçmişi Bizans’a dayanıyor diye. Tarih içersinde defalarca el değiştirse de halk bu ismi benimsemiş. Ama üzerinde yükseldiği baraja verdiği adıyla, Atikhisar Kalesi olarak not düşülmüş tarih kitaplarına.

Her zorluğa değecek kadar muhteşem

Kalenin değeri, tarihi, turistik ve Atikhisar barajını da gören çevre güzelliğinden kaynaklanıyor. Atikhisar Kalesi’ni gezmek isterseniz sizi oraya götürücek bir yol beklemeyiniz. Çanakkale-Çan yolundan ayrılıp patikaya girdiğinizde kaleye vara kadar sizi zorlu bir yolculuk bekliyor. Sadece kalenin istikametini tahmin ederek ormana girmeniz, keçi sürülerinin açtığı izleri takip ederek sık makilikten geçmeniz, taşlı tarlaları aşıp muradınıza ermeniz gerekiyor. Eğer iyi bir tırmanıcı değilseniz sizi soluk soluğa bir tırmanış bekliyor. Oldukça sarp bir kayalıktan oluşan tepe üzerinde yükselen kaleye tırmanmak için ayağınızda uygun bir dağcı ayakkabısı bulunmasında da fayda var. Bu kadar zahmetin ardından kalenin burçlarına çıktığınızda derin bir oh çekmenin tam zamanı. Çünkü karşılaştığınız manzara buna değer dedirtircesine muhteşem. Atikhisar baraj gölü kıyısınca uzanan uçsuz bucaksız çam ormanı ve ciğerlerinize dolan tertemiz hava sizi adeta büyülüyor. Yukarıda yakaladığınız bu doyumsuz manzarayı, gölün tüm kıyısı boyunca kalenin ihtişamını karşınıza alarak mangal keyfi eşliğinde yaşamanız mümkün. Hatta kuş sesleri arasında gölde yaşayan turna ve sazan balıklarını tutarken kendinizi bu bakir bölgede zamanda yolculuk yapmışçasına yüzlerce yıl öncesinde bulabilirsiniz.

Turizmin yeni yıldızı olabilir

Fakat böylesine bir tarihi güzellik, böylesine önemli bir değer uzun yıllar unutulmuş, adeta kaderine terk edilmiş. Gerek restorasyondan yoksun olması nedeniyle yıkılan surları, gerek ulaşımının zorluğu, gerekse tanıtımdan yoksunluğu Atikhisar Kalesi’ni burçlarında otlayan keçilerle baş başa bırakmış. Son zamanlarda bu unutulmuşluğa son vererek tarihi kaleyi turizme kazandırmak için çalışmalar yapılmaya başlandı. Geçte olsa atılan bu adım Atikhisar Kalesi’nin kurtarılması için umut vaat ediyor. Otoriteler, yapılacak düzenlemelerle Atikhisar Kalesi’nin en az Truva kadar ilgi göreceğine inandıklarını dile getirirken bir benzerinin Yunanistan’ın Rodas adasında bulunduğunu ancak Atikhisar’dan güzel olmamasına karşın çok iyi korunarak turizme pazarlandığını vurguluyor.