Ayvacık ilçesinin şirin sahil kasabası Küçukkuyu’ya yolunuz düşerse Zeus Altarı’nı görmenizi şiddetle tavsiye ediyoruz. Küçukkuyu’ya 3 kilometre mesafedeki Zeus Altarı’nın muhteşem manzarası aklınızı başınızdan alabilir. Gündüz ayrı gece ayrı güzelliği bulunan Zeus Altarı’nda Edremit Körfezi’ni ayaklarınızın altında bulacaksınız.
Yeşilin maviyle harmanlandığı, buram buram tarih kokan Çanakkale’nin dört bir yanı ayrı güzelliklerle dolu. Gezmeye doyamayacağınız kentimizin sınır beldesi olan Ayvacık ilçesine bağlı Küçukukuyu’da bu güzelliklerden fazlasıyla nasibini almış. Bir tarafını Kazdağlarına bir yanını Ege Denizi’ne dayayan bu şirin sahil beldesinde öyle bir yer var ki muhteşem manzarasıyla aklınızı başınızdan alacak. Kuçukuyu’ya 3 kilometre uzaklıkta bulunan tarihi taş evleriyle ünlü Adatepe Köyünün hemen yanışında bulunan Zeus Altarı insanın hayatında mutlaka görmesi gereken yerlerin başında yer alıyor.
Zeus’un misafiri olun
Atatepe köyünün hemen girişinde motorlu taşıtla girilemeyen yol Zeus Altarı’na çıkıyor. Buraya ulaşmak için on beş dakika kadar çam ağaçları arasında Atatepe Köyü’nün buram buram tarih kokan taş evlerini seyrederek yürümek gerekiyor. Bu yolculuk size meşakkatli gelebilir fakat Zeus Altarı’na ulaştığınızda buna değeceğini göreceksiniz. Altarın 20 basamaktan oluşan merdivenlerinde yukarı tırmandığınızda sizi muhteşem bir manzara karşılayacak ve artık Edremit Körfezi’nin bütün güzelliğini olduğu gibi ayaklarınızın altında bulacaksınız. Buradan Küçukkuyu, Ayvalık civarındaki adalar ve bütün baştan çıkarıcılığıyla Midilli rahatlıkla görülebiliyor. Oksijen deposu bu tepede dağlardan gelen yaban mersinlerinin, keçiboynuzlarının, taze limon kekiklerinin ve adaçayının kokusunu alabilirsiniz. Muhteşem manzaranın tadını çıkarırken eğer şansınız varsa çam ağaçlarında oynayan sincapları görme şansına da sahip olabilirsiniz. Her yıl daha fazla ziyaretçinin geldiği Zeus Altarı’na girişte herhangi bir ücret alınmıyor. Yaz sezonunda ata binerek Zeus Altarı’na ulaşmanız mümkün. Adatepe köyünde oturan bir vatandaş oldukça cüzi bir ücrete burada atlarını saatlik olarak kiraya veriyor.
Adatepe Taş Mektep Danışma Kurulu Üyesi olan şair Hilmi Yavuz burayla ilgili şu ifadeleri kaleme almış “Geceleri, gökyüzü müstesna ve ihtişamlı bir görüntüyle, ‘laciverdi bir bahçe’ aydınlığıyla beliriyor. Çocukluğumdan bu yana ilk defa, Samanyolu’nu Adatepe gecelerinde gördüm yeniden; Samanyolu’nu, Çolpan ve öteki yıldızları…”
Zeus Altarı
Altar (sunak) çok tanrılı dillerde tanrılara kurban ve adak sunulan, genellikle dikdörtgen şeklinde ve çoğunlukla taştan yapılma yapılara denilir. Eski çağlarda insanoğlu savaşlarda galip gelmek, kuraklıktan, hastalıktan kurtulmak, bereketli ürün almak, felaketlerden korunmak gibi sebeplerle tanrılara kurban vermeyi adet haline getirmişlerdi. Böylelikle tanrıların kendilerine yardımcı olacağına, aksi takdirde hiddetleneceğine inanırlardı.
Antik Yunan’da Zeus ise tanrılar arasında en ön sırada yer alır. Tanrıların tanrısı veya babası olarak bilinirdi. Zeus Altarı’nın işte Yunanlıların en yüce tanrısı için kurbanların kesildiği hediyelerin sunulduğu yer olduğuna inanılır.
Schlieman’ın keşfi
Adatepe köyünün hemen yanı başındaki dev kaya kütlesi Truva’yı gün yüzüne çıkartan Alman Maceraperest Heinrich Schlieman ve Alman Arkeolog Judeich tarafından İda Zeus’u Altarı olarak tanımlanmıştır. Maalesef bu bulguyu kanıtlamaya yarayacak arkeolojik veriler mevcut değildir. Yine de Schlieman buranın İda Dağının tepesinde yer alan Tanrı Zeus’un kuzeydeki Truva Ovasında süre giden savaşı izlediği Gargaros Tepesi olduğuna inandırmıştır kendisini. Schlieman’a göre Hera Uyku Tanrısı Hypnos ile birlikte Babakale’den (Lekton) gelerek Zeus’u burada uyutmuş, böylece Poseidon’un Truvalılara karşı Akhalıların safında savaşa müdahale etmesine zemin hazırlamıştır.
Homeros’un İlyada’sına ilham olmuş
İlyada VIII. kitabındaki beki de şu sözler Schlieman’ böyle bir yargıya sevk etmiştir. ‘‘Vardılar hayvanların anası kaynağı bol İda’ya Gargarondaydı Zeus’un tapınağı kokulu sunağı.
Homeros, İlyada’sında; İda (Kaz) Dağı’ndaki Altar’dan şöyle bahseder:
“Uçup giden tunç ayaklı, altın yeleli atların sırtında vardılar, canavarın anası, kaynağı bol İda ‘ya, Gargaran’ daydı Zeus’un tapınağı, kokulu sunağı. İnsanları, tanrıların babası durdurdu, atları çözüp sürekli bir dumanla, koyu bir dumanla göz kamaştıran çalımıyla oturup dağın doruğuna, Troia ‘yı, Akalıların gemilerini süzdü.”
Zeus ile Hera’nın aşkına da şahit olmuştur Gargaran’ daki Altar. İlyada’da şöyle anlatılır bu durum: “Hera, dosdoğru yürüdü Gargaran doruğuna, İda’nın en yüksek tepesiydi bu. Bulutları devşiren Zeus, onu gördü. Görür görmez aşk sardı düşünceli kafasını. Ve Hera, Zeus’un dokuz eşinin birincisi oldu.”
Aynı yerin daha sonra Müslüman göreneklerine uygun olarak bir yatır yeri olduğuna, Erdem Baba isimli bir kişinin mezarı olduğuna inanılır. Buradaki bazı ağaçlara çaputlar, naylon poşetler bağlandığını görebilirsiniz.