Yıllara meydan okuyorlar

Sayısız uygarlığa yol olan, yıllarca insanları birbirine kavuşturan, altından çok sular akan ama zamana meydan okuyup yıkılmadan ayakta kalan, her bir ayrı bir değer taşıyan Çanakkale’nin tarihi gerdanlıklarını, yani köprülerini tanımaya ne dersiniz?

Yıllara meydan okuyorlar
Yayınlama: 10.11.2016
44.661
A+
A-

Büyük İskender’in yaptırdığı Agonya Köprüsü, Roma zamanından kalma Roma ve Başdeğirmen Köprüsü, 14. yüzyıldan kalma Behramkale Köprüsü, Osmanlı eseri olan Bayramiç Taş Köprü, büyüleyici güzellikleriyle meraklı ziyaretçilerini bekliyor.

 

 

 

Geçmişi günümüze bağlayan yapıların başında, yıllara meydan okuyan köprüler geliyor. Görünüşleri, bıraktığı etkiler, üstlerinden geçerken hissettirdikleri, çevresinde barındırdıkları ve konumlarıyla birbirinden farklı özellikler içeren köprüler, yüzyıllardır insanlara hizmet veriyorlar.

Köprülerin altından çok sular aktı, üstünden ise yıllar yılı, kim bilir kimler geçti. Nelere şahit oldular, fırtınaya direndiler, azgın sularla boğuştular, depreme karşı koydular, onları yok etmek isteyen insanoğluna karşı durdular.   Bir köprü var hala orada geçmişten kalma, akarsuya direnen, iki yakayı birleştiren, yapıldıkları gün gibi dimdik ayakta zamana direnen…

 

İnsanlık tarihinde büyük önem taşıyan, Avrupa ve Asya kıtalarını birbirinden ayıran, benzersiz coğrafyası, binlerce yıllık tarihi zenginliği ile efsanelere ve mitolojiye ev sahipliği yapmış Türkiye’nin ve dünya’nın nadide illerinden biridir Çanakkale. Çanakkale’nin tarihi yaklaşık M.Ö. 3000 yıllarına kadar dayanıyor. Kentimiz pek çok medeniyetin bu topraklarda bıraktığı izleri taşıyor.

 

Çeşitli uygarlıkların bıraktığı izlerin başında tarihi köprülerimiz geliyor. Çanakkale’nin dört bir yanında tarihi değeri olan köprülere rastlamak mümkün. Yıllara meydan okuyan bu köprüler yüzyıllardır insanoğluna geçit veriyor, sevenleri buluşturuyor, özlemleri dindiriyor. Görsel bir şölen sunuyorlar, onları izlemeye doyum olmuyor.

 

Behramkale (Hüdevendigar) Köprüsü

 

Ayvacık’tan Assos’a giden eski yol üzerinde,  Ege’ye kavuşmak için yanıp tutuşan Tuzla Çayı üzerine 14. yüzyılda inşa edilmiş. Behramkale Köyüne 1 kilometre mesafede bulunan köprü hala ayakta, yaya trafiğine açık fakat üzerinden araçların geçmesine izin verilmiyor. Yanına yeni bir köprü inşa edilmiş araçlar bu köprüyü kullanıyor. Köprü I. Murat döneminde Hüdevendigar camisi ile birlikte yaptırılmış.

Köprünün orijinal ve en itinalı kısımları kemerleri. Köprünün ortasında sivri bir kemer bunun yanında da daha küçük ikişer kemer bulunuyor. Orta kemerin iki yanında birer selyaran var. Kesme taştan yapılan bu köprünün diğer bir özelliği de Behramkale Camii duvar tekniğinin burada da görülmesi. Köprünün, mimari form açısından Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde yapılan köprülerin özelliklerini üzerinde taşıdığı görülüyor.

 

Agonya Köprüsü

 

Büyük İskender tarafından her zamanki ihtişamıyla gürleyerek akan Agonya Çayı’nın üzerine inşa edilmiş. Bazı kaynaklar 334 yılında yapıldığını belirtiyor. Halen kullanılan köprü Yenice İlçesi Bayatlar köyü sınırları içerisinde yer alıyor. Tarihi köprünün çeşitli onarımlar ve tadilat görmesine rağmen orijinal yapısı bozulmamış.

 

Bayramiç Taş Köprü

 

Bayramiç İlçesi Tabaklar Çayı üzerine inşa edilmiş.  İlçe merkezinde yer alan köprü 1795 yılında yapılmış. Yapı tümüyle kesme renkli taştan uzunluğu 27, genişliği 3.85 metre. Karşıyaka Camii avlu duvarına bitişik olan köprü Karşıyaka Köprüsü olarak da anılıyor. Osmanlı dönemi yapıları arasında yer alan Taş Köprü günümüzde halen kullanılıyor.

 

Roma Köprüsü

 

Tarihte Troas bölgesi olarak geçen Biga yarımadası Roma döneminde antik kentleri birbirine bağlayan yol sistemine sahipti. Köprüler ise bölgedeki ticareti elde tutmak için gerekli olan bu yol ağının önemli bir parçasıydılar. Ayvacık ilçe sınırları içerisinde bu dönemden kalma iki antik köprü yer alıyor. 

Bunlardan ilki Gülpınar yakınında yer alan Chryse antik kenti ile Ezine ilçesi Dalyan Köyü’nde yer alan Aleksandreia Troas antik kentini birbirine bağlayan köprü, Roma Köprüsü olarak anılıyor. 1980’li yılların ortasında gün ışığına çıkarılmış. Roma Köprüsünün döşeme taşları üzerinde taşıt trafiğine ait izlerin olmaması yolun ve onun üzerindeki köprünün yalnızca kutsal amaçlı kullanım görmüş olduğunu düşündürüyor. Köprüden Apollo Simintheus Tapınağına giden ve aynı şekilde tapınaktan köprüye giden tarihi yolun izleri yavaş yavaş ortaya çıkarılıyor. Bir zamanlara altından geçen derenin yatağı değiştiği için altından artık sular akmıyor. Yıllardır kullanılmayan muhteşem köprünün 93 metrelik bölümü açıkta. Yüksekliği 7 metre civarında, kemer ayaklarının 3-4 metrelik kısmı ise toprak altından çıkarılacağı günü bekliyor. Roma Köprüsü görülmeye değer bir güzellikte fakat çok sapa bir yerde kalıyor. Rehbersiz köprüyü bulmak deveye hendek atlatmaktan daha zor. Gülpınar Belediyesi başkanı ve çalışanları başta olmak üzere bölge halkı bu konuda ziyaretçilere rehberlikte dahil her türlü yardımda bulunuyorlar. Zeytin ağaçları arasından tarla yollarından ulaşılan köprünün fotoğraflarda da görüldüğü gibi seyrine doyum olmuyor.

 

 Başdeğirmen  Köprüsü

 

Ayvacık İlçesindeki bir diğer tarihi köprü ise Küçukkuyu beldesindeki Başdeğirmen Köprüsü. Kaz Dağı’ndan doğup yüksek eğimi ile koşarcasına Ege Denizi’ne ulaşan akarsulardan olan ve beldeye hayat veren Mıhlı Çayı’nın üzerinde bulunuyor. Köprü Küçükkuyu’dan 5 kilometre uzaklıkta. Tabelalar size yol gösteriyor. Araba ile bir yere kadar ulaşabiliyorsunuz ondan sonra ayaklarınıza kuvvet. Önce sizi Mıhlı Çayı karşılıyor. Çayın bereketi toprağa o kadar yaramış ki ağaçlardan gökyüzü görünmüyor. Patikadan ilerleyerek tarihi köprünün bulunduğu yere geliyorsunuz. Kemerli köprü büyüleyici bir güzellikte çıkıyor karşınıza. Romalılardan kalan köprü, zamanında Troia’ya giden  antik yolun Mıhlıçay üzerindeki tek geçiş noktasıymış. Şimdi doğa tutkunlarına ve zeytin toplamaya gelen işçilere hizmet veriyor.

Köprünün çevresi çam, çınar, zeytin, defne, incir, ayva, armut ağaçları, kekiklerle ve böğürtlenle dolu, mis gibi kokuları geliyor burnunuza. Köprünün altında ise Rumlardan kalma bugün kullanılmayan değirmen var. Suyolları ve taşları muhafaza edilen değirmen restore edilmiş. Değirmenin içi oldukça geniş yazın bile serin. Değirmen tarihi köprü ile çok güzel bir görüntü oluşturuyor. Buraya kadar gitmişken yine bir tabiat harikası olan Başdeğirmen Şelalesini görmenizde yarar var. Şelalenin köprüye uzaklığı 2 kilometre, ister arabanızla ister doğayla içe içe keyifli bir yürüyüş yaparak şelaleye ulaşabilirsiniz.

 

Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.

betnis giriş
betnis
yakabet giriş