Kemallı’dan bir tarım üreticisi ile konuşuyoruz; “Geçenlerde” diyor, “geçenlerde köye gelen yetkililer bizlere nasıl daha fazla ürün elde edebiliriz anlatmaya koyuldular. Seralar yapmalıymışız, falanca fideleri kullanıp filanca ilaçları vermeliymişiz ürünlere. Anlatıp durdular sanki biz derdimizi bilmezmiş gibi yaşadığımız dertleri bizlere. İyi de ben derdimi anlatıcam ki sen çözesin dimi ya? Nerdeee, onlar bizden daha dertli. […]
Kemallı’dan bir tarım üreticisi ile konuşuyoruz; “Geçenlerde” diyor, “geçenlerde köye gelen yetkililer bizlere nasıl daha fazla ürün elde edebiliriz anlatmaya koyuldular. Seralar yapmalıymışız, falanca fideleri kullanıp filanca ilaçları vermeliymişiz ürünlere. Anlatıp durdular sanki biz derdimizi bilmezmiş gibi yaşadığımız dertleri bizlere. İyi de ben derdimi anlatıcam ki sen çözesin dimi ya? Nerdeee, onlar bizden daha dertli. Dedim ki hele dur biyol bakim. Sen, de bana ki ben bu ürünleri nerde satıcam. Kime pazarlıycam, paramı nasıl garanti altına alıcam, sen asıl bunu diyiver hele. Ben malı üretiyom üretmesine de satamıyom ki. Çanakkale’de doğru düzgün bir HAL yok. Olanı da belediye çalıştırmıyor bir doğru zati. E ben napim çok ürünü. Elimdekini zati gelen giden beni dolandırıp üç kuruşa alıp alıp gidiyo”. Yetkilinin cevabı da “sen orasını düşünme” olmuş. Nasıl düşünmesin adam, hobi değil ki onun için tarım, geçim kaynağı ve ürettiklerinden para kazanmayı düşünmeden çalışacak. Beyzade öyle buyurmuş çünkü.
Akşama doğru bir başkası ile sohbetteyiz. Akçapınar Köyünden. Üç yüz dönüm arazi dikiyor her yaz. Geçen yaz zararı iki yüz bin lira iken bu yaz zararı yüz elli bin lira. Yani cepten gitmiş iki yazda üç yüz elli bin lira. Nedeni mallarını pazarlayacakları bir HAL olmaması Çanakkale’de. Köylü malını mı üretsin, yoksa malını mı pazarlasın. İstanbul’da kilosu 15 tl olan California Biberi’ni büyük bir pizza kuruluşuna 0,60 kuruştan sattığını söylüyor. Domatesleri, patlıcanları yedirecek hayvan bile bulamamış köyde. Hepsi tarlada kalakalmış. “İnsan kursana gideydi keşke” diye hayıflanıyor sürekli.
Hallerin kuruluş amacı tarladan sofraya üretilen ürünü en çabuk, en taze ve en ucuz fiyata ulaştırmaktır. Bu kurumu pazarlar destekler ve halk belli günlerde kurulan pazarlar sayesinde taze ürünü ucuza alıp tüketir. Tüketir mi? Böyle mi olur gerçekten?
Çanakkale de benim de başkanı olduğum yirmi dükkanlı bir sebze hali mevcut halihazırda. Ancak mevcut HAL yıllarca önce yapımı esnasında düşünülmeyen yapısal engelleri sebebiyle işleyişinde sorunlar yaşamakta. Yirmi dükkanın aynı anda açılabilmesi fiziken mümkün değil ancak yirmi dükkan da sahipli ve her dükkan sahibi de doğal olarak bir gelir beklemekte dükkanından. Durum böyle olunca fiziki şartların çalışmasına olanak tanımadığı dükkan sahipleri Pazar yerinden toptan satış yapmaktalar yıllardır. Halin yerinin şehir dışında olması sebebiyle de bu durum haksız rekabeti doğurmakta ve mevcut halimiz ile bu halde yeri olduğu halde faaliyetini dışarda sürdürmek zorunda kalan esnafımız hallerin kuruluş amacını Çanakkale’de yaşatamamaktadır. Bu durumun çözümü acilen yeni bir HAL yapılması gerçeğiydi ve bu gerçeği gören belediye otuz dükkanlı yeni bir HAL yapılması için gerekli adımları atarak konuyu çözmeye çalışıyor. Yani aslında köylünün derdi kısa süre sonra bitecek bitmesine ama yılların verdiği alışkanlıkları yıkmak da belediyenin görevi bu noktadan sonra.
Yani yeni HAL binası bitip de esnaf faaliyetine başladığında belediyeye önemli bir görev düşmekte. Hal esnafının hal dışında mal satmasını fırsat bilenler de Pazar yerinde toptan mal satmaktalar ve bu durum HAL’e gelmesi gereken alıcıların özellikle HAL’in şehir dışında olması sebebiyle Pazar yerini tercih etmelerine neden olmakta. İşte belediye yeni HAL binası bittiğinde bu sistemi mevcut HAL yapısı içerisinde tutmayı başarabilirse yaptığı denetimlerle o köylülerin sorunları tamamen çözülmüş olur ve kuruluş amacına ulaşan Çanakkale Hali ile de Çanakkale halkı ucuz ve kaliteli ürüne kavuşmuş olur.