SÖZÜM MECLİSTEN İÇERİ..!

Kimi depremi dışarıda yaşar kimi ise içinde. İşte tamda içinde yaşayanlardandır gazeteciler, ister medya deyin ister basın. Öylesine yaşarlar ki depremi, çoluğuna çocuğuna değil önce kamerasına sarılır, eşinden önce fotoğraf makinesini arar sarsılan evde. Allah’a emanet bırakır kapıdan çıkarken sevdiklerini geride ama hiç kimseyi habersiz bırakmaz çıktığı o sonu bilinmeyen görevde…   Tamda öyle oldu […]

Yayınlama: 15.02.2017
7.245
A+
A-

Kimi depremi dışarıda yaşar kimi ise içinde. İşte tamda içinde yaşayanlardandır gazeteciler, ister medya deyin ister basın. Öylesine yaşarlar ki depremi, çoluğuna çocuğuna değil önce kamerasına sarılır, eşinden önce fotoğraf makinesini arar sarsılan evde. Allah’a emanet bırakır kapıdan çıkarken sevdiklerini geride ama hiç kimseyi habersiz bırakmaz çıktığı o sonu bilinmeyen görevde…

 

Tamda öyle oldu sadece Ayvacık’ın köylerini sarsan ama tüm Türkiye’yi yaralayan Çanakkale depreminde. Doğan Haber Ajansından Burak Gezen, depremin en ağır vurduğu Yukarı Köy’e ilk gelenlerdendi. İlk derken kastım rakip gazeteciler değil, zaten amacı da haber atlatmak hiç değil. İlk şoku atlatıyor, deprem bölgesine geliyor. Bir yandan fotoğraf bir yandan görüntü çekiyor. Diğer yandan haberi yazıp merkez geçiyor. Merkez haberi elden geçirip servis ediyor… Aradan zaman akıp geçiyor…

 

İlk diyorum çünkü canının değil sahip olduğu birkaç parça malının peşine düşen, hasar görmüş evine giren, hayatı pahasına kurtarmaya çalıştığı üç beş eşyanın derdine düşen köylüm isyan ediyor; “Hani devlet nerede… YOK!” Çünkü daha ortada AFAD, UMKE, Kızılay, İtfaiye, Polis, Jandarma, vs, devlet adına kimse yok! Neden mi? Çünkü, herkes betonarme evinde güvende, dert yok, tasa yok. Çünkü köylerden haberdar olan da yok. Sonra ne oldu, Valimiz Orhan Tavlı ne dedi; “Şükürler olsun can ve mal kaybımız yok!” Neden, çünkü onu sıcak yatağından doğru bilgilendirecek bir yetkilide yok…

 

Bakın burada yaşanmışlardan ve doğrulardan yola çıkarak bir eleştiri varsa amaç yıpratmak değil yapıcı olmaktır. Evet devletimiz sonrasında aç bırakmadı açıkta bırakmadı ki asli görevi de budur. Devlet milleti için vardır ve milleti içinde zamanında orada olacaktır, olmalıdır. Masa başında yapılan evdeki hesaplar çarşıya uymadığında da hesap sorulmalıdır. Koordine olunmalı, koordinasyon kurulmalı, devletin verdiği makam, mevki ve maaşların hakkı verildiğinden şüphe olmamalıdır…

 

Söylenecek çok şey var ama konuyu çok ta dağıtmamak, özüne dönüp gazetecilere bağlamak lazım. Bugüne kadar 1000 dolayında sarsıntı oldu o bölgede. Hepsinin gözü vizörde, eli deklanşörde. Akılları ise aileleri ve sevdiklerinde ama görev aşkı hepsinin önünde. Kim mi onlar…! Anadolu Ajansı’ndan (AA) Burak Akay, Mustafa Uygun, Doğan Haber Ajansı’dan (DHA) Burak Gezen, Mustafa Suiçmez, İhlas Haber Ajansından (İHA) Gürkan Düzenli, Murat Yüksel, A Haberden Vedat Sezer ve Fatih Ortaç ile ismini sayamadığım niceleri…

 

Onlar Çanakkale eski Valisi Süleyman Kamçı’nın dediği gibi ne kasteci, nede bazılarınızın dediği gibi yağlı kapıya kapak atmış gazteci… Onlar gerçekten bu işe kendilerini adamış gerçek gazeteci… Onlar sandığınız gibi binler değil, asgari ücret ve biraz üzerinde kazanan ve kazandığı her kuruşu hak eden haberciler. Onlar deprem olurken kendi evini değil yıkılan evlerdeki insanların derdine düşen emekçiler. Onlar çadırlarda kurulu masalarda değil alıştıkları yer sofralarında yemek yiyen depremzedeleri çekerken aç kalan ama tüm yurdu haber ile doyuran gerçek gazeteciler…

 

Onları sakın gündüz ağlanıp gece rakı sofralarında göbek atan patronlarla karıştırmayın… Sakın onları meclis odalarında siyasilerle selfie çektirip kamu dairelerinde ihale koşturanlarla yakıştırmayın… Ankara’nın leon ışıkları altında pazarlık yapanlarla sakın ha yanyana koymayın…

 

Gazeteciliği kopyala yapıştırdan öteye taşıyamayan, emek hırsızlığını marifet sanan, iki lafı bir araya getirmek şöyle dursun bir araya getiremediği iki kelimeyle haber yaptığını sanan, çamur at izi kalsın zihniyetiyle araştırmadan sorgulamadan yazan, tek taraflı adeta tetikçilik yapan, topluma değil kişiye özel! gazeteciliğe soyunan, köşe yazıyorum diye yağdanlık olanlarla bir tutmayın… Doğru söyleyeni de dokuz köyden kovarlar, bunu da asla unutmayın..!

 

Onlara ister kasteci, isterseniz  gazteci deyin. İster basın ister medya diye bilin. Ama gerçek gazeteciler olarak onların hakkını her daim verin…

 

Yazacak, söylenecek daha çok şey olsa da bu yazı burada bitmişti. Şimdilik nokta değil virgül koyalım ve şunu eklemeden de geçmeyelim. Konumuz her ne kadar gazeteciler olsa da haline şükretmeyi bilen bölge halkı gibi duyarlı Çanakkale halkının da hakkını verelim. Belki deprem yuvaları dağıttı ama bizi, birbirimizi özlem duyduğumuz birlik, beraberlik ve dayanışma duygularıyla yeniden birleştirdi. Herkes maddi, manevi destek verebilmek için kenetlendi. Herkes bölgeye akın etti, kimi moral kimi de elinde, avcundakini verdi…

 

Onların siyasiler gibi oy kaygısı yoktu yada bürokratlar gibi koltuk korkusu… Bir vicdanları vardı koca yüreklerinde birde Allah korkusu…

 

Teşekkürler Çanakkale… Teşekkürler iyi ve güzel yardımsever insanlar… Teşekkürler bizi tüm iyilik ve kötülüklerden haberdar eden tüm çalışkan meslektaşlar…

 

 

Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.

betnis giriş
betnis
yakabet giriş