Bir dönem sürekli çok parçalı yapbozlar alarak, uykusuz kalmayı, işi gücü ertelemeyi göze alarak tamamlıyordum. O son parçayı koymak, inanılmaz mutlu ediyordu beni… Her tamamladığım yapbozu çerçeveletip evin duvarlarına asıyordum. Sonra asacak yer kalmadı ve ben de tamamlayıp çerçevelettiğim yapbozlarımı hediye olarak eşe dosta vermeye başladım. Derken, bir zaman sonra bu ilgim giderek geri planda kalmaya başladı. Ve işte uzun bir aradan sonra, bu aralar yeniden bir yapboz heyecanı sardı beni… Bunun üzerine biraz yapbozlardan bahsetmek istedim bu yazımda…
1766 yılında İngiliz haritacı John Spilsbury, çizdiği bir harita üzerinde yer alan ülkeleri keskin bir testere ile sınırlarından ayırmak suretiyle parçalayıp, tekrar birleştirmeye çalışmış ve bu sayede ilk yapbozu ortaya çıkarmış. Spilsbury’nin tasarladığı bu ilk yapboz, 1820’li yıllara kadar coğrafya derslerinde bir eğitim aracı olarak kullanılmış; fakat daha sonrasında da eğlenceli bir oyun şeklini almaya başlamış; fakat daha sonrasında da eğlenceli bir oyun şeklini almaya başlamış.
Geliştirilen yeni üretim teknolojileri ve çeşitli pazarlama imkanları sayesinde yapbozlar, tüm dünya genelinde yaygın olarak tanınmaya ve oynanmaya başlanmış. Artık, çocuklardan yetişkinlere kadar her yaş grubuna hitap eden seviyede yapbozlar üretiliyor ve her yerde satılıyordu. 1930’lu yıllarda yapboz satışları, sadece Amerika Birleşik Devletleri’nde haftada 10 milyon gibi bir rakama ulaşmış ve işsizliğin %25’lere tırmandığı bir ortamda, yapboz tamamlamanın vermiş olduğu “başarma” duygusu, insanları motive edici bir unsur halini almış. İşsizlik, yaşam pahalılığı ve gelirlerin düşmesiyle birlikte, pahalı eğlencelerin yerini evde ailecek oynanan yapbozlar alır hale gelmiş ve bu sayede aile fertleri arasındaki ilişkiler de gelişmeye başlamış. Ayrıca, işsiz kalan çoğu mimar, marangoz, doğramacı ve yetenekli diğer kişiler yapboz üretmeye ve dolayısıyla para kazanmaya başlamış.
Tüm bu olumlu gelişmelere rağmen, İkinci Dünya Savaşı yıllarında, ekonomik ve sosyal krizler nedeniyle yapbozların ilerleme seyri olumsuz yönde etkilenmiş. Artık, halkın alım gücü daha da düşmüş ve yapbozlar eskisi kadar satılmaz, dolayısıyla oynanmaz olmuş. 1965’e gelindiğinde ise Jackson Pollock’ın “dünyanın en zor yapbozu” adını verdiği “Convergence” adlı çalışması sayesinde yapbozlar tekrar gündeme gelmiş ve kaliteli malzemeden üretilen, taşınması ve oynanması kolay yapbozlar tasarlanmaya başlanmış. Ahşaptan yapılma yapbozlar hemen hemen piyasadan kalkmış ve yerlerini parlak kartondan yapılan, günümüz yapbozlarına oldukça benzeyen, renkli yapbozlara bırakmıştı.
Farklı ölçülerde, parçalarda, şekillerde çok çeşitli yapbozlar artık her yerde. Bu eğlence araçları, hem oynayanların zihinsel gelişimine katkıda bulunmakta, hem de düşünce-hareket ilişkisini geliştirmeye yardımcı olmaktadır. Özellikle 5-8 yaş arası çocukların sık sık yapboz oynaması, onların zihinsel gelişimlerine büyük bir katkı sağlayacaktır.
Peki yapbozun kazanımları nelerdir?
Günümüzde, yani teknoloji çağında çocukların tablet, bilgisayar vb. ile gereğinden fazla vakit geçirdiğini gözlemlemek mümkün. İnternet ile istedikleri çizgi filme ya da oyuna çabucak ulaşabilen çocuklar, çok sabırsızlar. Bu noktadan hareketle de yapbozlar, miniklere sabırlı olmayı öğretme noktasında önem kazanıyor. Süreç odaklı değil, daha çok sonuç odaklı yetişen bir nesil geliyor. Bunun önüne geçmek için kolay birçok yol var. Bunlardan biri de yapbozlar. Çocuklara yapbozu sevdirebilmek çok kıymetli…
Öneri: Hazır bir yapboz satın almak yerine, çok basitçe evde kendi yapbozunu oluşturabilir ve çocuğunuzla eğlenerek bir yapboz yapabilirsiniz. Bir kağıda, kartona birlikte bir resim yapabilir ve bu resmi yapboz şeklinde parçalara ayırarak birleştirmeye çalışabilirsiniz. Bu kadar basit… J
Sevgiyle kalın…
Ebru MUTLU ÖZDAMAR
Okul Öncesi Eğitimcisi