Merhabalar… Bugün yeni yılın yaklaşması ile mağazaların renklenen vitrinleri, aynı zamanda yaşadığımız hayat pahalılığı ve tabi ki de alışveriş konusundan yola çıkarak isteklere ve ihtiyaçlara değinmek istedim… Türk Dil Kurumu’na göre, ihtiyaç kelimesinin anlamı; gereksinim. İstek kelimesinin anlamı ise; bir şeye duyulan eğilim, talep. Hayatımızı sürdürmek adına ihtiyaç duymadığımız, ancak elde ettiğimiz zaman bizi […]
Merhabalar…
Bugün yeni yılın yaklaşması ile mağazaların renklenen vitrinleri, aynı zamanda yaşadığımız hayat pahalılığı ve tabi ki de alışveriş konusundan yola çıkarak isteklere ve ihtiyaçlara değinmek istedim…
Türk Dil Kurumu’na göre, ihtiyaç kelimesinin anlamı; gereksinim. İstek kelimesinin anlamı ise; bir şeye duyulan eğilim, talep. Hayatımızı sürdürmek adına ihtiyaç duymadığımız, ancak elde ettiğimiz zaman bizi mutlu eden şeyleri istek olarak tanımlayabiliriz. İstekler aynı zamanda kişiden kişiye göre değişir ve sınırsızdır. Hepimiz farklı isteklerde bulunabiliriz. Bu durum kişisel zevklerimize ve ihtiyaçlarımıza bağlı olarak farklılık yaratır.
Bu konuda birçok akademik çalışma da mevcut. Bunlardan en bilineni de “Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi.” Maslow’a göre, insanın en temel ihtiyaçları; fizyolojik ihtiyaçlar, güvenlik ihtiyaçları, ait olma ve sevgi ihtiyaçları, değer ihtiyaçları ve kendini gerçekleştirme ihtiyaçlarıdır. Bunlar bizim hayatta kalmamızı ve yaşamımızı doyuma ulaşmış bir şekilde sürdürmemizi sağlayan ihtiyaçlardır. “Bu benim için neden önemli? Ne işime yarar?” sorusuna vereceğim cevap bu noktada belirleyicidir.
Peki istekler nerede devreye girer? İstekler olmasa ne olur? İstekleri nereye kadar karşılamak doğrudur? Sanırım isteklerimiz, birey olmaya başladığımız andan itibaren şekillenmeye başlıyor. Peki istemek kötü bir şey midir? Elbette hayır. Yaşadığımız sürece, ihtiyaçlarımız gibi isteklerimiz de olacak. Bir insanın isteklerinin olmaması, hayattan kopmuş olması gibi bir şey bence. Ancak istemenin sonu yok, önemli olan isteklerin dozunu ayarlayabilmek.
Çoğu zaman çocuklarımızın ardı arkası kesilmeyen isteklerinden dert yanıyoruz. Ama bu istekleri biraz da biz oluşturuyoruz diye düşünüyorum. İstemeyi, daha çok istemeyi bizden model alıyor çocuklarımız. Bir sürü ayakkabım varken, yeni ayakkabım kargo paketinden çıktığında, çocuğuma “Yeterince oyuncağın var, bir tane daha oyuncak alamayız.” demek ne kadar yerinde bir ifade oluyor acaba?
Bazen çocuklarımıza ayıramadığımız zamanın telafisi için sebepsiz yere aldığımız hediyelerle, onların isteklerinin çoğalmasını biz yaratıyoruz. Ya da aman eksik kalmasın, başkasında gördü, onda da olsun diye, bazen de sadece kendimiz istedik diye çocuklarımızda doyumsuz beklentiler oluşturabiliyoruz. Yemeğini bitirdi, odasını topladı diye verdiğimiz ödüllerle daha da çok istemesini normalleştiriyoruz farkında olmadan. Durup düşününce, “Ne gerek vardı?” dediğimiz anlar yaşamıyor muyuz?
Ebeveyn olarak görevimiz, çocuklarımızın isteklerini değil, öncelikle ihtiyaçlarını karşılamak. Çocuğumda hangi değeri geliştirmek istiyorsam, önce kendi değerlerimi gözden geçirerek işe başlamalıyım. Herkes kendi standartlarında bir tutum sergiliyor elbette, ama her şeyden önce kendimize dönüp bakmadan, çocuklarımıza sitem etmemeliyiz diye düşünüyorum.
İstekleri dengelemek, bekletebilmek çok önemli. Otokontrol geliştirebilmeleri için, hedeflerini belirlemeyi ve hedefleri uğruna sabırla çalışabilmeleri için, hazzı erteleyerek, olgun bir kişilik oluşturabilmeleri için, yaratıcılıklarını geliştirebilmeleri için, çabalamaları için, duyguları ile baş edebilmeleri için bu çok önemli. Aslında sadece çocuklar için, biz yetişkinler için de aynı öneme sahip.
İstekler konusunda ebeveynlerin en zorlandığı konuların başında oyuncak geliyor. Onu artık telefon ve tablet takip ediyor. Burada da sınırların devreye girmesi gerekiyor. Peki isteklerimize nasıl sınır koyacağız? Sınır koyulacak konu üzerinde, ailece hemfikir olunması, çocukla konunun konuşulması ve sınırların çocuk açısından makul ve anlaşılır olması, en önemlisi bizim tarafımızdan da o sınırlara uyulması gerekiyor. Alışveriş listelerini çocuklarımızla yapmak, ihtiyaç ve istekleri belirlemek, alışverişe ayrılan paraya göre öncelik sıralaması yapmak bu konuda çocuklarımızın bilinçlenmesi için bir yol. Tabi ki bir kumbarasının olması, biriktirmenin ve harcamanın ilişkisini kurması da çok kıymetli kazanımlardan.
Doğan Cüceloğlu şöyle demiştir: “İhtiyaçların karşılanması için hiçbir koşul konmaz; ihtiyaçlar çocuk o ailenin çocuğu olduğu için karşılanacaktır. Çocuğun kendini önemli, doğal, değerli, güvenilir, sevilmeye ve saygı duyulmaya layık hissetmesi, doğuştan onun hakkıdır. Bu koşullara bağlanamaz. Ama telefon alınması, bisiklet alınması gibi isteklerin karşılanması zamana, paraya, ilişkiye göre koşullara bağlanabilir ve bu koşullara bağlama, onun için öğretici ve geliştirici olur.” Özetle, ihtiyaçları karşılanmış ve istekleri dikkatle değerlendirilen çocuk sorumluluk almayı, sınırlarını, bağımsız ama iş birliği içinde olmayı öğrenir.
Bu konuda, Walter Mischel’in “Marshmallow Testi” kitabını önerebilirim. Kitapta; isteklerini bekletebilen, irade gücü yüksek çocukların, hayatta nasıl daha başarılı oldukları anlatılıyor. Çok sevgilerimle…
Ebru MUTLU ÖZDAMAR
Okul Öncesi Eğitimcisi